Hüzün Günleri

Şu son iki ay çok zordu evlerimize düşen acıyı tarif imkansızdı. Bloğa da ara verdim bu süre zarfında. Yemek yeniliyor belli ölçülerde yaşadığımız sürece bağlı olarak hayata  devam ediyoruz. Ama zevkle yapıp yazmak zorlaşıyor. Değer verdiğimiz insanları kaybedince herşey değersiz gelir gözümüze. Önce bir daha gün ışımayacak,  güneş doğupta bizi ısıtmayacak sanırsınız. Haberi aldığınız an  nasıl buz kesip titrediyseniz bundan sonra hep öyle titreyecek bir daha ısınamayacaksınız sanırsınız. Yemeklerde bir tat yoktur bundan böyle hiçbir şey yemeyeceksiniz sanırsınız.

Bir daha bahar gelmeyecek, bir daha çiçek açmayacak, bir daha size bayram gibi gelen o güzel günler yaşanmayacaktır çünkü. Aynalarınız kırılmıştır size sizi olduğunuz gibi gösteren.

Sonra sizinle aynı acıyı paylaşan insanlarla karşılaşırsınız. Dünya üzerindeki binlerce insanın aynı ortak paydada buluşması zordur ama imkansız değildir. İnsan sevgide, fikirde buluşabiliyor ama huyda ve zevkte ayrılıyor. Belli bir süre belli bir çevrede ne duygularla ve fikirlerle yaşarsanız yaşayınız belli bir takım sıkıntılar olacaktır. Bu insanlık icabıdr ya birileri size ters gelecektir ya siz birilerine. Fakat bu kez paydada ortak bir sevileni kaybetmek varsa?.İşte o vakit ters zevkler ve huylar bile unutulur. Her acıda olmaz ama bu kez bütün yüzlerdeki acı aynıdır hepsini sarıp sarmalamak, yaralarını merhemlemek istersiniz. Eğer acının rengi, gramı olsa o gün herkesin aynı gram ve renkte acıyı yaşadığı gündür bunu görür dahada üzülürsünüz bir çaresi olmadığına.

Sonra.... Sonra size ve  evinize bu düşünceler hakimken günler, haftalar geçer bir süre sonra hastalık sinyalleri vermeye başlar bünyeler. Perhizler ilaçlar başlayınca biraz ayılırsınız. Kendi düzeninize dönmeye başlarsınız. Bu unutmak değildir başka bir acılı süreçtir! Kaybettiğiniz ama aslında kaybetmediğiniz insanı evinizdeki bir yazı, bir kitap kullandıkları bir eşya hasılı onlardan izler bulunan eşyaları elinize alınca, yada görünce bile içinizin sızladığı, en az yaşadıkları zaman kadar andığınız zaman gelmiştir.  Burnunuzun direğinin sızladığı, ama ilk günlerdeki titremenizin geçip içinize kor ateşlerin düştüğü günlerdir bunlar.

Bu arada takıldığım birde durum vardır yıllardır. Sevdiğimiz insanları kaybedince hepimizin kullandığı farklı teselli sözcükleri vardır. Mesela anne, baba, eş, kardeş  yani birinci dereceden akrabasını  kaybeden insana  "İnan bende senin kadar üzüldüm" denir. Olmaz bence bunun imkanı yoktur! Siz bir insanı ne kadar çok seviyor ve onda ne değerler görüyorsanız karşınızdaki insan sizin gördüğünüz değerlere ilaveten  bir de baba, anne ya da eş sevgisi taşıyordur. Bu acı sizin yaşadığınız en büyük acılardan olsada onların acısıda,  sevgiside sizden fazladır.

Ez cümle;  Anlatmaya usta kalemlerin bile kifayetsiz kalacağı  bir sevgiyi ve acıyı benim anlatmam zaten imkansız. Sadece birkaç satırla sebep belirtmek benimki. Daha önce diğer sayfaya yazmıştım  yer açısından daha geniş ama acıyı ifadede yine dar...Kalplerimizde en derin sevgimiz, saygımız ve hasretimizle kalakaldık. Fakat ne güzel söylemiştir Hz.Mevlana ;
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim. Olur ya ...Kalp durur ..Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne durur, ne de unutur ...
 

İftar Masalarımız
Evimizdeki en son güzel bayram günümüzün resmini tekrar yukarı alırken çok düşündüm acaba o gün bu sondur diye bilseydik???  Hiçbir şey yapamazdık !

Yorumlar