2014'den Kalan Masalar


Çok kalabalık bir menü yoktu. Eskiden misafir yağdığında hanımların altına sığındığı  bir şemsiye vardı" Tatlı dil güleryüz en iyi ikramdır" O da yoksa? Ki bazen hepimizde olmayabiliyor. Yandığınız andır misafirsek de ev sahibiysekte. İdi bu geçmiş zaman. Şimdi moda başları dar açıyla akıllı  telefonlara eğik duran misafirlikler. Teknolojik aletler hasta eder derlerdi de inanmazdım ben hasta oluyorum. Ne kadar iyi marka olursa olsun 3-4 saat bir telefonun arka yüzüyle muhattap olmak beni hasta ediyor. Arada intikam almak için değil de nasıl rahatsız edici olduğunu göstermek için bende başımı gömüyorum telefona lakin yarım saat bilemediniz bir saat sonra bir bakıyorum gözlerim karşıya bakıyor... Bakıyor da ne görüyor? Telefonuna gömülmüş misafir kafası?
Hayır arkadaş sen gelmesen bize telefonunu yollasan çocuğunla ya da ne bileyim bir tanıdığınla biz telefonun arka yüzüne bakar bakar sana geri sağlam olarak yollarız söz bak! Ya da kardeş yan tarafda bir cafe var git oraya çök garsonlar gönül koymaz yüzümüze bakmıyorlar diye..  Diyemiyorum, diyemiyoruz ona yanarım! Bak, paylaş, dürt salla ne dilersen yap lakin ev  sahibini ilk kez gittiğiniz cafenin garsonuymuş gibi takmamak aşırı oluyor iphone ve galaxsi hanımlar haberiniz ola! İlk kez diyorum zira insan aynı cafe ya da pastaneyede bir kaç kez gidince garsonlar hatır sormaya başlıyor. Neyse bu masadakiler telefonu benden az sevenlerdi.:)  Menümüzde;






Vardı. Sırının bazı yörelerde siron, sirun şeklinde anıldığını biliyorum. Ben bizim memleketimizin tarifini  yakında ekleyeceğim.

Yorumlar