Annemsiz Kırk Gün

 Anneciğim sana geldik. Tam kırk gün oldu bugün. Gül yüzünü görmeyeli. Tam kırk gün oldu incecik sesini işitmeyeli. Işığımız söndü annem! Günümüz gece oldu! Nefesin, bakışın ve gülüşün eksik evimizde. Eksiğimize kavuşalım diye geldik bugün yine. Dua ederken bizim göz yaşımızdan önce yağmur yağdı toprağına. Toprağını kıskandım ben sarılamazken o sarılmıştı sana. Taşlara imrendim ben eve dönerken onlar seninle kaldılar. 


Alışmanız lazım hepimiz kaybettik annemizi dedi bazı arayanlar ya da aramayanlar. Hatta tevekkülümüzü az bulup azara geçenler oldu. Haklılar mı diye düşününce cevabı buldum;


Ben sadece annemi kaybetmedim. Hazreti Ali buyurmuş ki; Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. Ben bütün harfleri öğretenimi kaybettim. Nasıl mı? 

Şöyle; 


Ben sadece üç çocuk annesi bir anneyi değil arkadaşlarının çocuklarını çocuklarından ayırmayan kendi evlatları için istediğinden fazlasını onlar için  isteyen bu yüzden yüzlerce çocuğu olan bir anneyi kaybettim. 

Ben bir arkadaşı ya da akrabası gel bana yardım et dediğinde günlerce onun işi için koşturan hakiki dostu kaybettim.

Sünnet, nişan, düğün veya davet farketmez en ince ayrıntısına kadar düzenleyen organizatörü kaybettim.

Ben gelen misafirini yedirmek ve yatırmak için kendi sağlığını feda eden

misafirperverimi kaybettim. 


İnsan bir işi de yapamaz? Ben terzi,nakışçılığı yetmezmiş gibi eve gelen tamircileri takip edip bir daha onu çağırmadan buzdolabı, çamaşır makinesi tamir eden tamircimizi kaybettim. 


Ben usta aşçımı kaybettim. En güzel yemekleri aldığı kadar un, göz kararı yağ el kararı ölçüyle yapan ama bu ölçülerle en leziz yemekleri yapanımı kaybettim. 


Aşçıların çoğu bir yerden sonra baklavacı, börekçi veya kebapçı diye ayrılır. Ama ben baklavacı, börekçi, kebapçı ez cümle şef aşçımı kaybettim.


Ben babam hastanedeyken aylarca sandalyede uyku uyuyan fedakar eşi kaybettim. 


Ben ailesinden veya arkadaşlarından sayısız hastaya gönüllü olarak bakan güleryüzlü hasta bakıcıyı kaybettim.


Ben bir arkadaşından bir iyilik gördüğünde kırk yıl onu unutmayan, arayan vefakar insanı kaybettim. 


Ben kendisi ameliyatlı inlerken abisi evine varmış mı diye merak eden kardeşi kaybettim.


Ben kayınbiraderini abisi kadar seven, onun çocuklarını kendi yeğenlerinden ayırmayan gelini kaybettim. 


Ben kendisi kemoterapi alırken başka hastaları merak eden, dua eden ince insanı kaybettim. 


Ben sokakta bulduğu iki yaşındaki çocuğu kemoterapi almış hasta bedeniyle tam bir saat yürüyerek kendi ailesine teslim eden merhamet küpümü kaybettim.


Ben bir lokmayı zor yutarken oğlu yemek yesin diye zorla bir kase çorba içen dertli anneyi kaybettim. 


Ben nefesi yetmezken bile büyüklerine dualar eden o mahzun insanı kaybettim.


Ben sevdiklerine hasret giden ama halini anlatamayan meleğimi kaybettim. 

Ben dert ortağımı, arkadaşımı canımın içini kaybettim.

İşte bunları ve daha fazlasını harf harf öğretti bize.

Sayarsam çok harfler çıkar 

ama yazmaya gücüm yetmiyor. Öğrettiği her harf için köle olacak kadar ömrü yetmedi.

Ez cümle; Biz sadece annemizi değil çok değerli bir hazineyi kaybettik. 

Kırk gün değil kırk yıl geçse yeri doldurulamayacak hazinemizi. Hazine dediğiniz şey her zaman her yerde bulunmuyor. 

Bu yüzden acısı dört dakika geçmiş gibi taze. Hasreti kırk yıl geçmiş gibi fazla.

Yorumlar