Davet Masaları | Menü Fikirleri

Zevkler ve renkler tartılşılmaz sözü masalarda da geçerli yani tartışılır çok farklı zevkler ve güzel sofralar mevcut internette. Ben bizim evdekilerden örnekler verdim. Bazıları..

Çorbalar | Ana Yemekler | Etli Yemekler

Bizim kültürümüzde çorbanın yeri ayrıdır. Kah hastaya şifa, kah ısınmak için sebebtir kendisi böyle olunca sayısı sabit durmaz devamlı artar. Keza kebaplarımızda sayısızdır. Bazıları...

Salatalar | Zeytinyağlılar

Diyet ya da sağlıklı hayat adına ne derseniz. Birinci üyesi salatalar ve zeytinyağlılar bakmayın kısır koyduğuma o biraz kokoş yoksa bulgurda az değerli değil kalori bakımından...

Bisküviler | Kurabiyeler

Bisküvi ve kurabiyede imkansız yoktur. Reçellisi, bir hafta dayananı, dondurulanı. Yapamazsanız hazır paketleri var.

Pastalar | Tatlılar

Pasta ve tatlıda çeşit bitmez. Milföy hamurlar ve pasta tabanlar çıktı zorluk kalmadı. Ben yaptığımız sevdiğimiz birkaç çeşidi ekledim...

12 Aralık 2017 Salı

Evlerinden Anne Kokusu Eksilenler

Güzel ailelerin evlerinde anne kokusu vardır. Evin her köşesine sinmiştir. Bu kokuyu almaya ne para ne pul yetmez. Değme marka parfüm şirketleri bu kokuyu yakalayamaz. Annesinden uzak düşmüş uyuyamayan küçük bir çocuğa annesinin bir kazağını verip kokusuyla uyuttuklarını duymuştum.

Bu evlerin mutfaklarında anne tıkırtısı vardır hep duymak istediğimiz. Sabah kalktığınızda mutfaktan gelmesine alıştığınız o tınıya müzik aletleriyle ulaşılamaz. Zira müzik dediğiniz sanatında belli bir sınırda notası ve makamı vardır. Yine değme sanatçıları getirin Dünya üzerindeki milyonlarca anneye ait tınıyı bulamaz. Her annenin ellerinin ahengi bir başkadır.

Aralarda dolaşan bir terlik sesi vardır kulağınızın aşina olduğu. Diğer annede bunu yakalayamazsınız.

Anne gözü vardır mesela ufak bir yanlışın bile kaçmadığı. En hassas kameradan daha hassas. Anne kulağı vardır. İçinizden söylediğinizi bile duyan.

Annelerin kimi hızlı hızlı kimi yavaş yavaş yürür. Ama her evlat annesinin ayak seslerini, mutfak tıkırtısını,  kokusunu  ve bakışını ezberlemiştir.

Neden yazdım ben bunu? Geçen hafta onbeş yıllık komşunuzun evinden eksildi bu güzellikler.
Temiz insandı komşu teyzemiz. Evinin her köşesi tertipliydi.  O kendisine rahat vermeyen tansiyonuna rağmen güleryüzlüydü. Ağır ağır merdivenleri çıkardı. Arada uğrar hatır sorardı bıktırmadan. Laf taşımayı sevmezdi. Ağır ağır çıktığı merdivenlerden hızlıca indirmişler ve son durağa götürmüşlerdi. Maalesef uğurlayamadık istediğimiz gibi anneciğim hasta olunca. Yanında olamadık gönlümüze göre yakınlarının.
Evlerimizden anne kokusu eksilmesin Allahım!

Acıyı Paylaşamamak

Bu hastalık feci bir dert. Yan tesirleri birtek hastayı değil aileyide vuruyor. Yeni yan tesir ; çağımızın yaygın hobisi yalanı süsleyip adına siyaset demek...

Ailece sevmediğimiz ama  mecbur kaldığımız bu feci hali neredeyse alışkanlık edindik bu aralar...
Yalanı;
- Baban nereye gitti kızım ?
-Çarşıya
-Neden dönmedi?
-Trafik sıkışık...
Doğrusu;
Cenazeye gitti. Komşumuz vefat etti.
Sağlığı için yaptığımız bu acı oyuna anneciğim inanmak istiyor sanki. Ama ertesi sabah telefon etmek istiyor komşumuzu sormak için... Telefona kızı çıkıyor büyük bir sabırla annesinin iyi olduğunu selam söyleyeceğini söylüyor. Acılı gününde bu fedakarlığı yapan bu abla bana hala insanlığın ölmediğini gösteriyor.
Maalesef acılarını yeteri kadar paylaşamadık  anneme duyurmamak için. Belki paylaşsak böyle içimize taş gibi oturmayacaktı...


4 Aralık 2017 Pazartesi

Yara Kardeşliği

Yaraların mevsimi ayı yoktur. Bir bakarsınız çıkıvermiş. Deva olsun diye elinize ne gelirse sürerseniz  yarayı daha da azdırırsınız. İçinize bir yara düşmüşse onu ya kamil bir insan ya da o yarayı yaşayan bilir. Yaraları aynı olanlar birbirlerine aynı derin acıyla bakarlar. Sızıları aynıdır zira.
Bir o kadar da zordur kendi yarası sızlarken başka birine yarasını sormak... Ama bir kez kurulmuştur yara kardeşliği. Haklarına riayet lazım.

Bu hastalıkta hasta yakınının en zor günlerinden biri hastasını ilk tedaviye götürdüğü gündür sanırım.
Kapıda hastalığın adıyla yüzleşirsiniz, içerde hastalığın yüz çeşitiyle. Hasta yakınlarının gözünde hep aynı korku vardır; Acaba işe yarar mı?

Hastanız  içerde tedavisini alırken  siz yara kardeşliğine başlarsınız.

- Sizinki ilk mi?
-Evet?
- Sizinki?
-2, 3 veya 5
- Neyiniz?
Sonrası sabır dileme, tavsiyeler... Gencecik bir anne;
- Çocuklarım çok umutlu diyor. Ardından ölürsek şehidiz cümlesi geliyor. Tabii diyor size en zor gelecek şey; Ayrılık acısı!
Az daha konuşsa ben zaten orada tedavi bekleyenlerden önce gideceğim haberi yok.
Sonra daha kaç kişinin hikayesini dinliyorum bilmiyorum. Beynim ambale oluyor, kulaklarım çınlıyor.
Ama yara aynı kiminde daha büyük, kiminde daha küçük.

Burada neşeli kahkahalar yok. Herkes sessiz sedasız iletişim kuruyor. Şuradan bir instagram paylaşımı yapayım diyen cıvık kişiler yok. Görüntülü telefon görüşmeleri yok. Sessiz sedasız bir bekleyiş var.

Zengin, fakir ayırımı da yok. Her gelir seviyesine bakış aynı herkes birbirini anlamaya azami gayret gösteriyor. Arkadaşlıklar kurmuşlar aralarında, birbirlerine yardımcı oluyorlar. Galiba en yabancı olan benim.
Ve geçecek bu yara diyorlar yara kardeşlerine... Allah büyük!

Süt kardeşim olmamıştı hiç. Kan kardeşliği çocuklukta olmuştur belki ama unutuldu. Yara kardeşliği unutulur şey değil. Aynı yarayla beraber kavruluyorsunuz... Allah merhem nasip etsin hepimize!






2 Aralık 2017 Cumartesi

Annemden Uzak Kandil Akşamı

Bazı acıların dili yoktur konuşamaz. Kulağı yoktur duyamaz. Karşısında söylemeden duyan, dili oynatmadan anlayan dost lazımdır böyle günlerde.

Sağlıklı günlerde kalbini kırdığın hastayı 5 kez ziyaret edersen Allah kırdığın kalp için seni af eder fetvası bilmem nereden almış insanların zamandan ve yoldan tasarruf amaçlı ameliyatlı hastaya bir günde üç kez ; merhaba demelerini anlayamadım anlayamayacağımda.

Acıyı paylaşmak onu yaşayanı iyi olmaya, gülmeye zorlamak değildir. Onunla birlikte doyasıya yemek yemek de değil. O ağlarken ; Sus bakayım çok ayıp demek de değil! Acıyı paylaşmak  mendil vermektir. Acıyı paylaşmak  birlikte ağlamak, en azından ağlar görünmektir.  Birlikte susmaktır bazen. Bu Allah'a isyan değil dosta destektir.

İnanan insan bilir ki; Gelen Allah'dan gelmiştir. Derdi de dermanı da veren odur. Nasihate başlamadan evvel karşınızdaki insanın neye ağladığını anlamalıyız önce.

Eğer ki sevdiğini insanın acısını alamıyorsanız ağlarsınız. Önündeki sürecin onun için ne kadar zor olduğunu bilirseniz yine ağlarsınız. Yapamadığınız güzel şeyler için, yaptığınız güzel şeyler için de ağlarsınız.

Ve bir kandil akşamı ilk kez bir metre ötenizde oturan annenizin elini öpemezseniz, sarılamazsanız mutlaka ağlarsınız. Onun sizden kaçırdığı gözleri için yine ağlarsınız. Ama ateş düştüğü yeri yaktığından ben ağlamam sanırsınız.

Sonra teselli telefonları vardır ;
-Nasıl ? İyi mi? Üzülmeyin, sizin ağlamamanız lazım. İlaç iyi geldi mi? Bilirim rahmetliyede dokunmuştu....
Anlattığı kişi benzeri hastalığı yaşamış ama göçüvermiş bir dostun hikayesidir.
Telefon elinizde donakalırsınız. Karşınızdaki insan teselli mi vermiştir ciğerinizi mi delmiştir?

Ez cümle; Tıbbın ve de teknolojinin bu kadar ilerlediği bir zamanda hasta yakınlarını aptal zannetmeyin. Onlar illa ki hastalığa dair tüm bilgileri irdeliyordur. Ama
İyiliğe inanmaya ihtiyaçları olan insanları derin kuyulara gömmeyin.