Davet Masaları | Menü Fikirleri

Zevkler ve renkler tartılşılmaz sözü masalarda da geçerli yani tartışılır çok farklı zevkler ve güzel sofralar mevcut internette. Ben bizim evdekilerden örnekler verdim. Bazıları..

Çorbalar | Ana Yemekler | Etli Yemekler

Bizim kültürümüzde çorbanın yeri ayrıdır. Kah hastaya şifa, kah ısınmak için sebebtir kendisi böyle olunca sayısı sabit durmaz devamlı artar. Keza kebaplarımızda sayısızdır. Bazıları...

Salatalar | Zeytinyağlılar

Diyet ya da sağlıklı hayat adına ne derseniz. Birinci üyesi salatalar ve zeytinyağlılar bakmayın kısır koyduğuma o biraz kokoş yoksa bulgurda az değerli değil kalori bakımından...

Bisküviler | Kurabiyeler

Bisküvi ve kurabiyede imkansız yoktur. Reçellisi, bir hafta dayananı, dondurulanı. Yapamazsanız hazır paketleri var.

Pastalar | Tatlılar

Pasta ve tatlıda çeşit bitmez. Milföy hamurlar ve pasta tabanlar çıktı zorluk kalmadı. Ben yaptığımız sevdiğimiz birkaç çeşidi ekledim...

8 Mayıs 2018 Salı

Kemoterapi Günleri 4

Neler Kullanıyoruz;

En çelişkili konulardan biri. İlk günler herkes elinde bir reçete uzatıyor. Siz de Allah ne verdiyse yedirmeye çalışıyorsunuz. Bal, pekmez kaşık kaşık veriyorsunuz taa ki jetonunuz düşene kadar.

Sonra kemoterapi başladığında nar ve greyfurt yasağı geliyor. Bal, pekmez şekerli yiyecekler rafa kalkıyor. Tatlılar ve pastalar hayal oluyor. Ekşi elma hariç meyve de verilmiyor.


  • Dua, dua, dua. İnanç sizi ferahlatıyor. Sizden hariç sevenlerinizin duası önemli. Okudukları duaları mesajlarla yollayan insanlar ilaçsız kalmasın.
  • Ev yapımı yoğurt öneriyorlar. Temiz bir sütçu bulmak gerekiyor hızlıca. Sonra yavaş yavaş mayalanıyor yoğurt.
  • Taze sıkılmış ekşi elma- havuç- limon suyu. 
  • Kemik suyunu öneriyor doktorlar. Yapım aşaması neredeyse 24 saat süren hayli zahmetli bu suyun kuvvet vereceği, bağışıklık sistemini güçlendireceği söyleniyor. 
  • Pazı, ıspanak, ısırgan ve ebegümecini bol bol kullanıyoruz.
  • Kırmızı biber ve mantar öneriyorlar bu hastalığı aşan hastalar.
  • Kelle paça çorbası, işkembe çorbası, ciğer kan yapıcı ve bünye kuvvetlendiricilerden.
  • Gezen tavuk eti ve yumurtası öneriliyor.
  • Balık öneriyorlar.
  • Üzüm çekirdeği veriyoruz.
  • Belli miktarlarda zerdeçal, karabiber ve zeytinyağla bir karışım hazırlanıyor. Tarifine uygun olarak hazırlıyoruz. 
  • Kırmızı pancarı küçük doğrayıp az suyla haşlayarak yiyen bir hasta kendisine hiç kan verilmediğini söyledi. O mu çok bol yedi bizim hastamız mı az yedi bilmem ama bize yeterli gelmedi.
  • Kuşburnunu şekersiz kaynatarak içiriyoruz. 
  • Ev yapımı zencefil çayı, yeşil çay tavsiye edilen içecekler arasında. ( poşet değil)
  • Nane- limon bulantılı günlerde en ihtiyaç duyulanlardan.
  • Ihlamur cezveniz daima hazır olmalı kemoterapi sonrası.
  • Geçtiğimiz günlerdeki yazılardan sonra özelden yazan bir hasta yakını doktorlarının D vitamini değerlerine çok önem verdiğini ve takviye verdiğini yazmış. 
  • Ultraviyole lamba öneriyorlar.

Sevgili Antepente yazmış özelden başarır mıyız bilemem diye. Bunu maalesef bilemiyoruz. Ama bize  yukarıdakileri tavsiye edenler belli bir miktarda başarmışlardı. 

İştahsızlık had safhada olduğunda üç saat içinde 4 çeşit yiyecek deneyebiliyorsunuz bir lokmada olsa yemesi kar oluyor. Ev dışından gelen yiyecekler imdada yetişebiliyor. Zira evde pişen yiyeceğin kokusu bile yememek için yeterli sebep oluyor.  Bir zamanlar bir adet vardı hala devam eder mi bilmem? Bir firma açılırdı. Misal; Lale Birkaç ay sonra yeni bir firma açılır; Hakiki Lale.  İnsanoğlu durmak bilmez birkaç ay sonra yeni bir firma; Öz Hakiki Lale.

Öz ve hakiki başlıklarını alanlar mı hakikidir almayan mı anlayamayız. Ama bugünlerdeki manevi desteği hakiki olanların yeri hep başka olacak bende. Kilometrelerce uzaklıktan gıda takviyesi yollayanlarla, duasını eksik etmeyenler yüreğimize dokunmuştur. Kendi hastalığını unutarak size yardımcı olanlar, taşıdığı evinin yorgunluğuyla sizi unutmayanlar  gerçek ilaçlar kadar deva olmuşlardır.
90 yaşında bir büyüğünüzün sizinle aynı gamı taşıması, kendi derdi kendine yeten bir yakınınızın bulduğu doğal ürünleri size taşıması başka bir duygu.
Komşunuzun kapınızı tıklatıp derdinizle ilgilenmesi, ihtiyacınızı sorması milletimize has özellik.
Notcuk; Ola ki arayan olur, arayana da faydası olur diyerek yazdım aklıma gelenleri. Bu yazdıklarımı biz her ne kadar doktora danışarak kullandıysak da siz kendi doktorunuza sorarak kullanın. Her tedavi, her bünye ayrı olduğundan her doktor farklı önerilerde bulunabiliyor. Dua hariç!
Tecrübe ve tavsiyelerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Hastalıkla Barış - Kemoterapi Günleri 3

Falanca ya da filanca hastalıkla savaş derneği vardır. Lakin barış derneği yoktur. Benim olaya bakış açım çok değişik. Falanca hastalıkla barış derneği kurulmalı. Savaşacağız derken insanlar ciddi bir mesafe koymuş aralarına hastalıkla. Bana hiç uğramaz sanıyorlar.

Oysa ki bugün  sağlam yatanın yarın aynı yerde gözünü açmayacağına dair bir garantisi yok.  Hani gerçekten barışalım bu hastalıkla derseniz içinde kavrulan biri olarak naçizane birkaç küçük tavsiye;

Bizler için sıradan insanlar neler yapabilir;


Maskeli insanı gördüğünde insanların farklı tepkileri var;

E.T görmüş 3 yaşındaki çocuk zeka seviyesinde şaşkın şaşkın bakıyorlar.
Bakmayın! Karşınızdaki insan kesinlikle uzaydan gelmedi, zaten büyük bir dertle uğraşıyor.  Bu bakışlarla bir Elliot olamayacağınız kesin! Sizin meraklı bakışlarınız onu rahatsız ediyor!

Vebalı görmüş gibi kenara çekilip ya bana bulaşırsa diye ağzını yüzünü kaçıranlar var! Yapmayın! Üzüyorsunuz! Bu hastalar size mikrop vermemek için değil bağışıklık seviyeleri çok düştüğü için en küçük mikrobu bile kolaylıkla aldıklarından sizden, bizden gelecek mikroplardan sakınmak için takıyor o maskeyi.

Yarın kılarız senin namazını selanı mı versek? acınaklı bakışları atanlar var. Atmayın!  Korkutuyorsunuz! Ömürü sadece Allah bilir. İnsan hastalıktan değil ecelden ölür.

Eğer sizden biriymiş gibi sıradan bakışlarla bakamıyorsanız bakmayın! Üzüyorsunuz! Bakacak yüzlerce nokta var.
Grip veya nezleyseniz mümkün olduğu kadar uzak durun. Sizin atlattığınız griple onların atlatamadığı grip arasında çok fark var.

Asansör, yürüyen merdiven vb yerlerde onlara öncelik tanıyın. Zaten takatsiz bir durumdalar.
 Bir dakika çok büyük bir kayıp olmaz sizin için.

Hastamızı bir parça değişiklik olsun diye dışarı çıkarıyoruz. Ağzında maske olduğu halde koca parkta dünya kadar yer varken yanına oturup sigaranızı tüttürmeyin. Siz keyif yaparken o keyifsiz insan yerinden kalkıp uzaklaşmaya çalışıyor.

Hasta Yakınınız Veya Dostunuzsa;


Yakın ailesine zaman verin. Zaman verin ki onlar önce bu hastalığı kabullenebilsinler. Ben hala annemin hastalığını yazamıyorum ya da söyleyemiyorum.

 "Çok ayıp"," Sen inançlı bir insansın isyan mı ediyorsun?", " Ağlamasana" tarzı klişe cümlelerle onlara kuvvet verdiğinizi zannetmeyin. Onlar büyük imtihandalar. Size bir sevdiğiniz şu kadar yaşar dendiğinde ne yapacağınızı hayal edin. Unutmadan profesyonel destek alın diyebilirsiniz. Ama bunu " sen delirmişsin " imalı olarak değil dostane söyleyin. Peki bu destek de ne mi söylüyorlar? Ağlayabilirsiniz. Utanmayın! Bu yüzden yakınınızı utandırmaya çalışmayın! Bırakın ağlasın yapabiliyorsanız daima yanında olduğunuzu hissettirin!

Ben sizden daha çok üzülüyorum! demeyin. Üzülemezsiniz! Kendinizi o denli yüce gönüllü görmeyin! Kimse de üzülemez sizin derdinize sizin kadar.  Üzülmemenizi kınamaz hasta veya yakını. Ama siz sosyal medyada kahve paylaşımı yapıp eğlenirken muhtemelen biz ağlıyoruzdur. Çoluk çocuğunuzla özel günlerinizi kutlarken biz titriyoruzdur. Siz gittiğiniz sinemaya destek sağlarken biz kan arıyoruzdur. Sizin yaptıklarınız elbetteki sizin hakkınız ama bizim acımızla yarışmayın!

24-48 saat arası uyumama ihtimalimiz var. Ki bu gecelerden birinin sabahında hasta yarım saat daldığında 5 kez arayan birisi ikram değil zulüm yapmış oluyor. Yaşadıklarını size kelimesi kelimesine anlatacak gücü yoktur. Aslında o kelimeleri ağzına almak onu da hasta ediyordur. Neden anlatmıyorsun, saçı döküldü mü? sorularıyla bunaltmayın!

Hele de ; Nasıl telefonu açmazsın ? zılgıtı attığınızda Graham Bell'e beddua edilme ihtimali var neden telefonu buldu diye. Atmayın! İhtimal  o saatte biz ağlıyoruzdur!

Karşınızdaki durumu anlattığında sesinize hüzün ekosu verip "yok ben sizi anlıyorum" cümlesini kurup arkasından bir kitap dolusu dedikodu yapmayın. Hem siz gıybet zehirlenmesi yaşarsınız hem de o kişi duyduğunda kalbi kırık olarak yapılan "Herkesin karşısına yaptığını çıkar" duası size tutabilir. 

Eğer birinin yüreğine dokunmak isterseniz uzaktan da dokunabiliyorsunuz... Bir arkadaşım 4-5 yaşlarındaki çocuğunun sesinden mesaj yollamıştı. "Teyzeciğim iyileşeceksin sana dua ediyorum"la başlayan bu mesajı annem unutamadı. Küçücük bir yürek kocaman  moral oldu.

Bir de yüreğe hançerle dokunmak var. Telefonu açtığnızda karşınızdaki ses " hastaya söyleyin bize hakkını helal etsin" diyorsa dağılıyorsunuz. Ve vicdanınız olduğu için hastaya söylemediğiniz gibi kendinizde bu kişiye helal etmiyorsunuz açtığı yara yüzünden.

Hasta halsiz ve telefonla görüşemiyor dendiğinde telefonu açan kişinin engel olduğunu sanmayın. Bu kadar ahmak ve cahil bir insan olmaz. Kimse bir sevdiğinin sevdikleriyle yapacağı telefon görüşmesine engel olmaz.

Doktorların tüm yasaklamasına rağmen yasakları deldiniz ve ziyarete gittiniz. Aaaaa kaşlar gitmiş saçları da döküldü mü ? Demeyin!

Siz siz olun 5-10 yılda kırdığınız kalbi o günlerde tamir edebileceğinizi sanmayın. Edemezsiniz!
Tedavinin belli bir noktasından sonra kandaki bazı değerler düşer vücut mikroplara karşı savunmasız hale gelir.  Ve bu noktada biz aylarca annemizin elini öpemedik. Yüzümüzde maskeyle dolaştık.
"Benim amcamın oğlunun baldızının kayınbiraderi de almıştı bu tedaviyi. O sizin gibi ziyaretçi yasağı koymamıştı. Durmadan gezmişti ülkeler fethetmişti. Hala da ölmedi??? demeyin. Falan anlattı o her yere gidiyormuş herkes gelip gidiyormuş" demeyin! Her bünye, her hasta kendine özeldir araştırarak doğruyu görebilirsiniz!

Muhterem Devletimiz Ne yapabilir;

Öncelikle kuşun kanadından tüy düşse Cumhurbaşkanııııım, Başbakanııım niye bunları yapmıyorsunuz diyen güruhtan değilim.  Yönetimden şikayetçi değilim. Ama bu hastalıkla mücadelede ülkemizdeki şartların istenirse daha iyi olabileceğini düşünüyorum.

Bu tedavide bazı ilaçlar parasız olmuş  bu yönden müteşekkiriz. Lakin imkanlar hala sınırlı. 
Verilmeyen ilaçlar var.  Mesela enfeksiyon sırasında bir ilaç için İstanbul'daki tüm eczaneleri gezdik bulamadık.

Bu işin sadece ilacı yok bu günlerde iyi beslenme de gerekiyor. Belli bir ekonomik seviyenin altındakilere yardımcı olacak fonlar oluşturulabilir. Yüzlerce genç, çocuk var bu hastalığın pençesinde. Bunlardan zeki olanları belki ilerde size çok büyük hizmetler yapacak eğer hayatlarının baharında göçmezlerse. 

Yine ihtiyaçlı olan hastalara ulaşım bedava yapılabilir. Diğer ülkelerde emsal vakalarda neler yapıldığına bakılabilir. Bulgaristan'da  bu tarz hastalıklarda hastalara küçük bir emekli maaşı bağladıklarını öğrendim yine aynı hastanede tedavi gören bir hastanın yakınından. Hem annesi, hem babası bu hastalıktan tedavi alıyor. İkisine de emekli maaşı bağladılar.


On hasta aynı odada alıyor tedaviyi mesela. En ufak bir enfeksiyondan bütün tedavi tepetaklak olurken bu çok riskli. Ez kaza virüsü aldınız. Enfeksiyonla mücadelede bayağa zorluyor sizi.

Onkoloji uzmanları altın değerinde. Bir uzmana ulaşmak için sekreterinin, sekreterinin sekreterine not bırakıyoruz. Ulaşması günler alıyor. Öğrenimden çalışma alanına kadar destek sağlanması lazım.  Bir doktora yüzlerce hasta düşüyor. Haliyle bu da onları biraz yorgun, biraz nazlı ama epeyce ulaşılmaz yapıyor.

Kamu spotlarıyla halk biliçlendirlebilir. 3 yaşında veya 70 yaşında farketmez her yaşa gerekli.  Bu hastalara bakış ve davranış biçimleriyle ilgili kısa süreli kurslar verilebilir.








6 Nisan 2018 Cuma

Kemoterapi Günleri 2

Acının sizi vuruşunun bilmem kaçıncı gününde bir hastane kapısında yakınınızı bekliyorsunuz. İçerideki hastanız ise başına gelen bu acı işkenceden kurtulmayı bekliyor. Tedavi ağır olduğundan ilacı ağır ağır veriyorlar sanki. Bir şişe serum iki saatte gidiyor. Sonra bir başkası sonra daha başkası. Tedavisi biten yerinden kalkınca boşalan sanedalyeye yeni bir hasta uzanıyor. Pek boşluk olmuyor sanırım. Bir, iki, üç , dört, beşle bitmiyor pek bu gelişler en son konuştuğum hasta 28. tedavisine gelmiş.  Buradaki insanlara baktığınızda gözlerde aynı acı, korku ve endişe dolu bekleyiş var. Acaba ailemle kalacak mıyım?

Acaba buraya kaç kez gelmem gerekecek? Acaba bu hasta neden halsiz, bende onun gibi olacak mıyım? Saçım gitti kaşım kalır mı?

Her bakışda ve gözde ayrı yorgunluk var. Kimbilir neleri ertelemiş, nelerden feragat etmişler sonra yaparım düşüncesiyle. Şimdi ise o erteledikleri ve ıskaladıkları tüm şeyleri yaşamak ümidiyle bakıyorlar ilacın gittiği kollarına.

Birbirlerine beslenme ve alternatif tıbba dair bilgiler veriyorlar. Güçlü olmalarını öneriyorlar. Savaşları kanlarına, canlarına giren hain hastalıkla.  Falanın dedikodusu filanın lüksü konuşulmuyor. Birinin serumu damardan çıkınca diğeri üzülüyor. Buradaki hastaların birbirlerine hep dua ettiklerini söyleyebilim duruş ve fikirlerine aldırmadan.


Bazen ilacı alırken bünye  kaldırmayıp reaksiyon gösteriyor. Rahatsızlık hissedince çalışan ekibe söylemelisiniz.

Hastanız tedavisini aldıktan sonra evinize gittiğinizde çıkan ateş sizi korkutuyor. Korkutmalı da.
Ateş ve kuru öksürükle başlayan  rahatsızlığı küçümsemeden hastaneye gidiniz. Enfeksiyon başlangıcı olabilir. Annem de enfeksiyon iki aya yakın sürdü. Zaten zayıf olan bünyeye en ufak bir rahatsızlık ağır gelirken ağır bir enfeksiyon perişan  ediyor.

Bu günlerde hastaneler size mekan oluyor. Acil servisler en yakın ikinci kapı. İyi doktorlar, iyi hemşireler, iyi bir şans ve bol dua lazım.

Notcuk;Yazma sebebim aynı derde düçar olanların belki biraz faydalanması ve belki bize de tavsiyeler bırakması. O yüzden devam edeceğim...






18 Ocak 2018 Perşembe

Kemoterapi Günleri

Hayat çok büyük bir okul. Sınavları, dersleri bazen çok ağır olabiliyor. Çalışırım geçerim, çok okursam ezberlerimin yetmediği sınavlar var. Bu satırları şikayet için değil de bizden başka aynı sınavı yaşayanlara ben tek değilim bu sınavda demesi için yazoyorum.  Aslında içinizdeki acıyı kelimelere dökmek çok zor. Çünkü dünyadaki hiçbir lisan ve kelime dağarcığı o an içinizdeki yangını ifadeye yeterli değil.
Bu günlerde "En kolay acı başkalarının acısıdır", " Ateş düştüğü yeri yakar" sözlerini tez konusu olarak çalışsam üzerine ansiklopedi yazabilirim.
Bu yüzden üzerinde durmayacağınız en önemli şey; İnsanların sizin acınızı nasıl umursamadıkları ama umursadıklarını sandıkları.

Kapıdaki yazı zaten sizi yıkıyor onu okumayın, görmeyin. Allaha sığınıp içeri girin diyeceğim ama o ilk  giriş çok zor.
Tedavi merkezine girdiğinizde gözlerinde sönen feri gördüğünüz insanların çoğuna doğru teşhis yanlış ya da eksik tedavi uygulanıyor. Zira kiminin eşi insan suretinde dolaşan öküz, kiminin evladı odun, kiminin kardeşleri.  Doktorlar teşhisi koydukları gün öküzleri veterinere, odunu sobaya atmadan tedaviye başlamışlar. Bu yüzden işleri zor hastaların ama yine de ümitle geliyorlar. Yavaş yavaş tanışıklık artınca bu dert boşuna gelmemiş hiçbirine diyorsunuz.

Genç, yaşlı, kadın veya erkek bir yerinden kaptırmış bu haşin hastalığa bedenini. İkinci kürden sonra tanıdıklar artıyor gelen gelmeyeni merak ediyor.

Doktorun özverili çalışmasına müteşekkir olsak da hemşireler en gaddar hemşire bölüğünden seçilmiş yanlışlıkla içine iki tane normal hemşire karışmış.  Serumun akmadığını söylediğinizde hastayı arka üstü öyle bir çeviriyor ki sağlam insan hasta olur.

Acaba duruşları hayata bakışları mı böyle şeklinde iyi bir düşünceye kapılıp arkamı döndüğümde aralarında espri yapıp kıkırdayabildiklerini görüyorum.

İlk gidişimiz çok acıydı ama bu gidişimiz daha başka acıydı. Anneciğime doğum gününde pasta yerine şişe şişe zehir verdirmeye götürmüştük.  Kutladığımız daha doğrusu kutlayamadığımız en kötü doğum günüydü bu yılki.

Bir de yeme-içme tavsiyeleri var ki bu çok karışık. Önce ballı, pekmezli bir terkip buluyoruz. Yapıyoruz ama sonra en zararlı şeyin şeker içeren gıdalar olduğunu öğreniyoruz.
Onu kenara alıyoruz. Yeşillikler diyoruz sarılıyoruz sonra bir yerde onlarında temiz sularla sulanmazsa çok zararlı olacağını öğreniyoruz.  Şehrin ortasında temiz sularla sulanmış yeşillik bulmak için yarışma düzenlemek lazım. Kemik suyu kaynatıyoruz ama onunda ilaç kullanmamış hayvanın kemiklerinden olması gerektiğini söylüyorlar.

En iyi şu gelir denilen şeyin bir başka zararı mutlaka oluyor ya da olacağı söyleniyor.
Temiz hava,  köy havası , bol oksijen iyidir diyorlar. Geçtiğimiz ay en oksijenli yerde hasta kaybını duyduk.

Ez cümle; Bazen bazı insanlar şunu yersek hasta olmayız bunu yersek hasta oluruz diyorlar ya o işin doğruluğu tartışılır durumda. En iyi gelecek şey gerçek dostluk, moral ve sevgi bana kalırsa. Tıbbi kısmı doktorların işi.